Mineral Eksikliği
Dr. Schüssler gittikçe artan bir derecede „Homeopatizasyona“ (Joachim Broy) karşı çıkmıştır. Kendisi bunu „Abgekürzten Therapie“ olarak formüle etmiştir.
„Terapötik amaçlı olarak kullanılan mineral maddelerin serbest molekülleri yazılan gibi kullanıldığında, patojen olarak değişime uğramış bir hücrenin belirli bir mineral noksanlığını kapatabilmek için en kısa yoldan kana karışır.“
Dr. Wilhelm Heinrich Schüssler
Schüssler vücudun ihtiyacı olan mineralleri içermeyen endüstriyel değişime uğramış gıdalarla karşı karşıya değildi. Bu bugün bizim için en önemli konulardan biri.
Bugün noksanlıkları iki alanda incelememiz gerekiyor:
- Hücre içi mineral madde ihtiyacı yani intraselüler ihtiyaç
- Hücre dışı mineral madde ihtiyacı yani ekstraselüler ihtiyaç
Bugün bu yüzden her iki seviyeyi de yapı ve fonksiyonel naddeler açısından ele almak gerekir. Bazen ayrı ayrı bazen birlikte.
70 kilo ağırlığında bir kişinin vücudunda ortalama 1000 gr. kalsiyum vardır. Vücudun 1 gr. kalsiyum ihtiyacını Schüssler tuzları ile karşılayabilmek için 1 ton – 1000 kg Nr.2 Calcium phosphoricum kullanılmalı. Bu sebeple Schüssler tuzları direkt olarak mineral eksikliğini gidermek için kullanılmaz; Schüssler tuzları mineral eksikliğini gidermek için aracıdırlar.
Hücre, kendisi için hayati önem taşıyan maddeleri içeren ekstraselüler sıvı olan sulu bir ortamda bulunmaktadır.
Dolayısıyla bağ dokusu insan sağlığı için oldukça önemlidir: ESM Ekstraselüler matris – Kolloidal bağ dokusu
Dr. Alfred Pischinger ve Prof. Dr. Hartmut Heine‘nin araştırmaları.
Mineral Madde Kontrolü
Organizma hücre içi ve dışı mineral madde dengesini sürekli sağlamakla yükümlüdür.
Hücre belli bir mineral maddeden intraselüler yoksunluk yaşıyorsa, organizma bazı “yapı taşlarını” artık tam olarak kontrol edemez hale gelir ve bunları fizyolojik olarak konsantrasyonu sağlamak amacıyla ya taşlar olarak depo etmek (böbreklerde) ya da atmak zorunda kalır.
Sadece mineral maddeler yüksek dozda kullanılırsa hücreler genelde bunu işleve alamaz ve entegre edemez. Bunun için işlevsel ve fonksiyonel maddeler gereklidir. Bu sebeple bazı besin maddeleri, örneğin, kalsiyum veya demirin sadece %12 oranında kullanılabilirliği vardır.
Hücre içi ve dışında mineral maddelerin belirli bir sabit konsantrasyon oranı vardır!
Her iki alanda “fonksiyonel maddeler <> yapı taşları” bu zamana kadar Schüssler tuzları hariç diğer tüm tedavi şekilleri tarafından göz önünde bulundurulmamıştır.
İşlevsel/Mineral Maddelerin Kaybının Sebepleri
Fonksiyonel maddelerin yüksek oranda tüketiminin getirdiği yüklere örnekler, kronik uykusuzluk, güşlü etkili ilaçların kullanımı, yoğun spor yapma, bedensel ve psikolojik aşırı stres veya ileri beslenme bozuklukları, geçirilmiş enfeksiyonlar.
Genetik, Kalıtım ve Doğal Yaşlanma Süreci
Mineral maddelerin çoğunun yoksunluğu nesillere aktarılmaktadır. Bu da nesiller boyu böyle devam etmektedir. („Anne kendinde olmayanı, çocuğuna da veremez!“, „Bedensel seviyede spesifik noksanlıklara sebebiyet veren karakteristik strüktürler de birlikte taşınırlar!“) Prensipte, belirli fonksiyonel maddelerin yoksunluğu hastalıklara sebebiyet vermemeli. (Bkz. Antlitzanaliz konusu), fonksiyonel maddelerin alınımı aynı zamanda eğer sağlığı sürdürme ve hastalıktan korunma amacı dışında ciddi bir hastalık temelinde değilse, amacına uygun sayılır. O zaman yapısal düzenleme amacıyla etki ederler.
Bedensel ve Psikolojik Birikimler
Bugünkü çevresel şartlar ve besinlerimizdeki mineral madde kaybı nedeniyle birçok insandaki mineral ihtiyacı zamana ayak uydurarak Dr. Schüssler zamanına göre artmıştır. Bunun anlamı hayatın uzamasına ve hijyen şartlarının iyileşmesine rağmen halkın yapısalı ortalama olarak kötüleşmiştir. Diğer bir neden ise enerjetik kötü çevre koşullarıdır. Genellikle de yatak odasında (örn. elektrosmog) bunlardandır.
Özellikle mineral madde metabolizmasındaki yüklenme ise insanlarda alerjik reaksiyon olarak ortaya çıkan kalıcı, sinsi zararlı madde birikimleridir. (Sofra tuzumuz akıcı olması için hayvan deneylerinde böbrek hasarı yapan, demir siyanür katkılıdır. Yine E katkı maddeleri alüminyum içerikler gibi.)
Mineral madde metabolizması aynı zamanda ruhsal durumdan da etkilenir. Stresten muzdarip insanların daha çok mineral madde ve besin madde kaybına maruz kalırlar. Evde ve okuldaki başarı baskısı nedeniyle ve bunlar ile başedemeyen çocuklarda mineral noksanlığı had safhaya çıkabilir.
Mineral madde noksanlığı yoğun fiziksel aktivite, ağır işçilik, spor, dağa tırmanma vs. ile de oluşabilir. Bu gibi durumlarda hücre dışında da noksanlık oluşmuşsa, durum sadece Schüssler tuzlarıyla giderilebilinemeyeceğini de göz önünde bulundurmak gerekir.
Modern yaşamın ve çevresel koşulların getirdiği, modern bilimin yaşlanmanın en büyük nedenlerinden olarak kabul ettiği serbest radikaller dediğimiz özel birikim ve yük de vardır. Bu sebeple de Dr. Schüssler’in biyokimyasından olan antioksidan karışımını görüş açımızda tutmamız lazım.
Prensipte tabii ki her hastalık, özellikle kronik uzun süren hastalıklarda sonuç olarak başka hiçbir neden olmadan mineral noksanlığı açığa çıkabilir. Dolayısı ile her türlü hastalıkta diğer tedavilere ek önlem olarak tedaviyi hızlandırmak veya semptomları azaltmak amaçlı uygun Dr. Schüssler tuzları kullanmak doğru bir seçim olur.
70 – 90 (100) yaşları arasındaki nesil önemli bir nüfusu teşkil etmektedir, bu kişilerde mineral madde deposu eskiye oranla daha uzun süre gereklidir.
„Yaşlanmak bugün artık sorun olmaktan çıkmıştır, ama nasıl olduğu sorundur!“
Dr. Bruker
„İnsanların üçte biri emekliliğe ulaşamıyor, üçte biri hasta, sadece üçte biri sağlıklıdır!“
Dr. Bodo Kuklinski