Sodyum Nedir? Neye Yarar? Eksikliği Nelere Yol Açar?

Sodyum, yediğiniz ve içtiğiniz hemen hemen her şeyde bulunan bir mineraldir. Birçok gıdada doğal olarak sodyum bulunmaktadır.

sodyum-nedir

Sağlık yetkilileri, insan vücudundaki kan basıncını yönetmek için sodyum klorür alımının sınırlandırılmasını önermektedir. Vücudun, fonksiyonlarını doğru şekilde yerine getirebilmesi için, günlük olarak 186 mg sodyum klorüre ihtiyacı olduğu tahmin edilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), günde 2.000 mg (2 gram) sodyum klorür tüketilmesini önerirken, Amerikan Kalp Derneği ise günde 1.500 mg’dan (1.5 gram)’dan daha fazla tüketilmemesini önermiştir. Fakat genel olarak, sağlıklı yetişkinlerin günlük sodyum klorür alımını 2.300 mg’ın (2.3 gram) altında tutmaları tavsiye edilmektedir. Bu da, bir çay kaşığı tuza eşdeğerdir.

Sodyum Vücutta Ne İşe Yarar?

Kanda yüksek sodyum seviyeleri genellikle birçok sağlık sorunu ile ilişkilendirilse de, sodyum ideal vücut sağlığı için gerekli bir mineral maddesidir. Sodyum türündeki mineraller, elektrik yüklü iyonlar oluşturlar ve böylece vücuttaki elektrolit dengesinin korunmasına yardımcı olurlar.

Birçok beslenme biçiminde sodyum kaynağı, genellikle %40 sodyum ve %60 klorür olan sodyum klorür biçimindeki tuzdur. Tuz, gıda işleme ve üretiminde yaygın olarak kullanıldığından, tüketilen toplam sodyumun yaklaşık olarak %75’ini işlenmiş gıdalar oluşturur.

sodyum-ne-ise-yarar

Vücuttaki sodyumun çoğu kanda ve hücreleri çevreleyen sıvıda bulunur. Sodyum, bu sıvıların dengede kalmasına yardımcı olur. Normal sıvı dengesini korumanın yanı sıra, sodyum sinir ve kas fonksiyonlarının sağlıklı kalmasında da önemli bir rol oynar.

Sodyum vücuttan atılırken böbreklerden geçer. Böbrekler, idrar yoluyla atılan sodyum miktarını ayarlayarak vücudun sodyum seviyelerini düzenlemeye yardımcı olur. Ayrıca, kişi terleme yoluyla da sodyum kaybedebilir.

Sodyum Eksikliğinde Görülen Hastalıklar Nelerdir?

Normal koşullar altında, dengeli bir beslenme programı içerisinde, sodyum eksiklikleri çok nadir olarak görülür. Kanda 135 mEq/L’den düşük sodyum düzeyi, hiponatremi olarak adlandırılır. Hiponatremi aşağıdaki belirtilere neden olur:

  • Tükenmişlik hissi
  • Mide bulantısı ve kusma
  • Baş ağrısı
  • İştah kaybı
  • Kafa karışıklığı veya oryantasyon bozukluğu
  • Halüsinasyon görme
  • Bilinç kaybı veya koma
sodyum-eksikligi-neye-sebep-olur

Hiponatremi, daha çok yaşlı erişkinlerde ortaya çıkan bir sorundur. Altında yatan nedenler şöyle sıralanabilir:

  • Diüretik (idrar söktürücü) ilaç kullanımı
  • Antidepresan ilaç kullanımı
  • Kimi ağrı kesici ilaçlar
  • Ciltte büyük yanıklar olması
  • Böbrek hastalığı
  • Karaciğer hastalığı veya siroz
  • Şiddetli ishal veya kusma
  • Kalp yetmezliği
  • Belirli hormonların yüksek seviyelerde olması
  • Çok fazla su içmek
  • Yeterince idrar yapmamak
  • Aşırı terleme
  • Tiroit bezinin az çalışması veya hipotiroidizm
  • Addison hastalığı

Yüksek Sodyum Seviyesi Neye Yol Açar?

Kandaki sodyum seviyesinin yüksek olması, hipernatremi olarak adlandırılır. 145 mEq/L’yi aşan sodyum seviyeleri hipernatremi olarak tanımlanır ve çoğunlukla yaşlı erişkinlerde, bebeklerde ve yatalak kişilerde görülen bir rahatsızlıktır. Hipernatremi şu belirtilere sahiptir:

  • Susuzluk
  • Tükenmişlik hissi
  • Ellerde ve ayaklarda şişme
  • Bitkinlik
  • Uykusuzluk
  • Kalp atışının hızlanması
sodyum-eksikligi-neden-olur

Hipernatremi’nin altında yatan nedenler şöyle sıralanmaktadır:

  • Yeterince su içmemek
  • Tuzlu içecekler tüketmek
  • Çok fazla tuz yemek
  • Aşırı terleme
  • İshal
  • Vazopressin hormonunun düşük seviyede olması
  • Aldosteron hormonunun yüksek seviyede olması
  • Aşırı kortizolün neden olduğu Cushing sendromu

Kimi ilaçların kullanımı da potansiyel olarak hipernatremiye neden olabilir. Aşağıdaki ilaçlar buna yol açabilir:

  • Doğum kontrol hapları
  • Kortikosteroid türündeki hormon düzenleyici ilaçlar
  • Müshil
  • Lityum
  • Nonsteroid anti-inflamatuar ağrı kesici ilaçlar
sodyum-eksikligi

Ayrıca, yüksek oranda (günde 2.3 gram’ın üzerinde) sodyum tüketiminin kan basıncını olumsuz yönde etkilediği ve kalp hastalığı riskini artırdığı bilinmektedir.

Mineraller Nedir, Ne İşe Yarar?

Gıda Takviyesi Nedir, Ne İşe Yarar?

Gıda takviyeleri; vitaminler, mineraller, tıbbi ve aromatik bitkiler, amino asitler, enzimler, probiyotikler, antioksidanlar veya diğer besin maddeleri içeren ürünlerdir. Kapsül, tentür, toz ve sıvı da dahil olmak üzere çok sayıda formda bulunan gıda takviyeleri, genellikle fiziksel veya zihinsel sağlığı güçlendirmenin kolay ve etkili bir yolu olarak görülmektedir.

gıda-takviyesi-nedir

Gıda takviyeleri, sağlık için gerekli ve önemli vitamin, mineral ve diğer besin maddelerinin yeterli miktarda alımını sağlamak için kullanılır. Bilimsel araştırmalar, birçok insanın belirli besin maddelerini optimal düzeyde almadığını ve belirli vitamin ve minerallerdeki eksikliklerin bazı toplumlarda daha yaygın olduğunu göstermektedir.

İstatistiksel çalışmalar, yetişkinlerin % 45’inin A vitamini, % 15’inin çinko, % 46’sının C vitamini, % 84’ünün E vitamini ve % 95’inin ise bağışıklık sistemi sağlığı için kritik olan D vitamini alımının yetersiz olduğunu gösteriyor. Ayrıca, yukarıdaki besin maddelerine ek olarak kalsiyum, potasyum, kolin, magnezyum, demir ve B12 vitamini eksikliklerinin de sık görüldüğü bilinmektedir. Uzmanlar, bu nedenle gıda takviyelerinin bu besin eksikliklerini gidermeye yardımcı olduğu görüşündedir.

Gıda Takviyesi İlaç Mıdır?

Gıda takviyeleri ilaç değildir ve belirli tıbbi durumların tedavisinde kullanılmaz. Ancak kişinin belirli besin maddeleri yönünden eksik olduğu durumlarda, bu eksiklikleri tamamlamak için takviye olarak kullanılmaktadırlar. Kişinin beslenme yoluyla vitamin ve mineral alma konusunda yetersiz kaldığı durumlarda bir uzmanla görüşmesi ve gereken testlerin yapılması sonucunda kişinin ihtiyaç duyduğu takviye maddesi ve uygun dozun belirlenmesi tavsiye edilmektedir.

gıda-takviyesi-ne-ise-yarar

Gıda Takviyesi Zararlı Mıdır?

Gıda takviyeleri zararlı değildir. Aksine, belirli besin eksiklerinin, bağışıklık sistemini zayıflattığı ve birçok sağlık sorunu ile yakından ilişkili olduğu bilinmektedir. Bu nedenle, gıda takviyeleri birçok durumda faydalıdır. Fakat birçok multi-vitamin takviyesinin, normal beslenme şartlarında kullanıldığında kimi besin maddeleri açısından aşırı tüketim potansiyeli yarattığı bilinmektedir. Bu nedenle, çoğu vitamin ve minerali yüksek dozlarda içeren çoklu gıda takviyeleri yerine, yetersizlikleri ve eksiklikleri önlemek için hedefe yönelik gıda besin takviyelerinin kullanılması önerilmektedir.

Gıda Takviyesi Neden Kullanılır?

Gıda takviyeleri, kişi belirli besin maddelerini yeterince alamadığında ve kan değerlerinde eksiklik görüldüğünde kullanılır. Bu durum, sağlıksız beslenme düzenleri, gıda çeşitliliği eksikliği ve sağlıklı gıdalara erişim eksikliği gibi çeşitli faktörlerden kaynaklanabilir. Bununla birlikte, aşağıdaki nüfus gruplarının gıda takviyelerinden yararlanması önerilmektedir:

gıda-takviyeleri-neden-kullanilir
  • Çocuklar ve gençler
  • Kısıtlayıcı beslenme programı takip eden insanlar
  • Hamile ve emziren kadınlar
  • Yalnızca veya kısmen anne sütü ile beslenen bebekler
  • İleri yaştaki yetişkinler
  • Belirli tıbbi durumları ve sağlık sorunları olan kişiler
  • Taze ve sağlıklı yiyeceklere erişimi olmayanlar
  • Teşhis edilmiş beslenme yetersizliği olan yetişkinler veya çocuklar
  • Besin emilim bozukluğuna neden olan koşullara sahip bireyler
  • Gastrik (mide) bypass ameliyatı geçiren kişiler
  • Kimi veganlar ve vejetaryenler

Örneğin, hamile ve emziren kadınların B12, kolin, folat, kalsiyum, demir ve D vitamini de dahil olmak üzere birçok besine daha fazla ihtiyaçları vardır. Hamilelik ve emzirme öncesinde, sırasında ve sonrasında doğum öncesi gıda takviyeleri almaları önerilmektedir.

Ayrıca yaşlı yetişkin popülasyonların, sağlığı önemli ölçüde etkileyen B12 ve D vitamini gibi besin maddeleri yönünden eksiklik gösterme olasılıkları daha yüksektir. Bu nedenle uzmanlar, yaşlı yetişkinlerin eksiklikler için düzenli olarak kan testi yaptırmalarını ve buna göre gerekli görülen gıda takviyelerini kullanmalarını tavsiye etmektedir.

gıda-takviyeleri-zararli-midir

Bütün bunların yanı sıra; otoimmün hastalıklara, anemi ve kanser gibi rahatsızlıklara sahip olan ve ayrıca yetersiz beslenen veya kısıtlayıcı beslenme programı uygulayan kişilerin de gıda eksikliklerini önlemek için genellikle takviyelere başvurduğu bilinmektedir.

Laktoz Hakkında

Laktoz konusunda aklında soru işareti olanlar Schüssler tuzlarının laktozsuz (düşük laktoz oranlı) versiyonunu kullanabilirler. Bu oranda bir laktozu laktoz intoleransı olanlar ve diyabet hastaları da problemsiz kullanabilir.
Laktoz aslında kullanımda bir problem çıkarmaz, hazmı çoğu zaman kolaydır. Çok hassas kişilerde güne yayılarak alındığında laktoz alınımı da parçalanarak alınmış olur. Toplumun % 15-20’sinde laktoz intoleransı bulunmaktadır. Bu gibi kişiler, diyabetliler gibi düşük laktoz oranlı olan Schüssler çiğneme tabletlerini kullanabilirler. 1:1 oranında laktoz içeren Schüssler tuzları gibi aynı oranda ve dozda kullanılırlar. Ama içerdiği izomalt sebebiyle hayvanlarda kullanılmamalıdır.

Dozun Sınırı

Dr. Schüssler mineral tuzları hakkında sürekli iddialar var; aşırı kullanılıyor diye. Buna bir örnek: 1 litre suda ortalama 1000 mg çözünmüş mineral madde vardır. Bir kişi Schüßler tuzları kullanarak 1g mineral madde alabilmesi için 1 ton Dr. Schüssler tuzları kullanması gerekir. Bununla birlikte potentizasyon ile birlikte inceltimin gücünün ne kadar olduğunu ve böylelikle de etkisini görüyoruz. Çünkü bu tür üretimle birlikte ancak mukoza üzerinden kana ve ekstraselüler sıvıya, ekstraselüler matrise „Pischinger odacıklarına“, resorbe edilmiş mineral moleküller yabancı olarak algılanmaz bilakis fizyolojik, homojen olarak algılanırlar. Özellikle de bu minerale noksanlığı olan hücre tarafından direk tanınırlar.

Mineral maddeler hiçbir zaman çok fazla olması ihtimali yoktur, ama laktozun vardır tabii ki.

Gıda Takviyeleri Aslında Ortomoleküler Tıp Kaynaklıdır

“Ortomoleküler tıp, OM” (Orto = doğru, iyi) kavramı ilk kez iki kez Nobel Ödülü alan 1968 Amerikalı bilim adamı Linus Pauling tarafından kullanılmıştır.

Prof. Pauling Ortomoleküler tıbbın tarifini şöyle yapmıştır:

„Ortomoleküler tıp (terapi) normalde vücutta bulunan ve sağlık için gerekli olan maddelerin konsantrasyonunun değişiminden kaynaklı olarak hastalıkların tedavisi ve sağlığın iyi bir şekilde korunmasıdır.‘‘

Ortomoleküler Tıpta Etkin Maddeler

Ortomoleküler tıbbın terapötik enstrümanları amino asitler, serbest yağ asitleri, vitaminler, mineraller, eser elementler ve sekonder bitkisel maddeler (sekonder metabolitler)’dir.Oluşmuş noksanlığı gidermek için hedefe yönelik olarak kullanılan (sıklıkla da yüksek doz) ve etkisini bu yönde gösteren gıda takviyeleri, beslenme bilimininde “biyomoleküller”, ortomoleküler tıpta ise ‘etkin maddeler‘‘ olarak bilinmektedir.

Ortomoleküler Tıbbın Ana Kuralları

  1. Ortomoleküler tıpta ana kural temelde, makro moleküler maddelerin, mineral malzemenin yoksunluklarının düzenlenmesidir.
  2. Noksanlıkların giderilmesi için, kim gıda takviyeleri kullanıyorsa sabırlı olması gerekir. Mineral noksanlıkları oluşması sıklıkla aylar, hatta yıllar sürer. Noksanlığın yoğunluğu ve durumuna göre noksanlıklar bir kaç gün içinde dengelenmeye başladığını göstermeye başlar ve 4-6 hafta içinde iyi sonuçlar verir. Sinir sisteminin rejenerasyonu için 6 ay – 1 sene gibi bir zamana ihtiyaç vardır. Bu da bize sinir sisteminin çok yavaş çalıştığını gösterir.
  3. Gıda takviyesi kompleksleri çoğunlukla kombine olarak kullanılmaları tek başına kullanılmalarından daha efektif. Metabolizma farklı biyokimyasal reaksiyonların iç içe girift bir şekilde ağ oluşturmasıdır. Burada herbir reaksiyon adımı spesifik bir enzim tarafından yönetilir. Her enzim ‚”kendi” vitamini, eser elementi veya etkin minerali tarafından yönetilir. Bu durum bir komplekstir ve tek tek kullanım yerine kombinasyon uygundur.
  4. Çok olan çok yardımcı olmaz. Uzun yıllarıdır, mikrobesinlerin tek ve yüksek doz kullanımı ‚‘farmakolojik‘‘ olarak etkili olduğu düşünülmekteydi. Ama bu artık sorun teşkil etmekte olduğu görülmüştür. İzole mikro besinlerin karşılıklı yüksek dozda kullanımında dezavantajları olduğu gibi, Beta-Karoten veya Vitamin E.

Kullanım dozu ve süresi için tavsiyeler

Genel bir kural olarak ürünlerin üç aylık bir dönem kullanımı tavsiye edilir.

Bu zaman zarfında vücudun % 20 lik bir ihtiyacını karşılayabilmek için Magnezyum noksanlığını günlük takviye ile giderebilmek için yaklaşık 350 mg (günlük gerekli miktar) ile desteklemek gerekir.

Ayırt edilebilmesi için miktar karşılaştırması (Ca, Mg, K) element – ve eser elementler (Fe, Cu, Mn, Cr vs.) olarak, onların güncel gerekli ihtiyaç miktarını 100 mg aşması veya farkı, hiç bir zaman biyolojik değeri göstermez.

Örneğin günlük krom ihtiyacı 200 mcg olarak aşılsa bile 200 gr şekeri metabolize etmek için organizmanın ne kadarını kullanıp kullanamayacağı durumunu ve kaç milyon kez miktar karbonhidrat ve şekere denk gelebileceğini bilemeyiz.

Her bir gıda maddesinin vücutta kendine has temel görevleri vardır ve bu görevler başka bir madde ile yerine getirilmez.

Schüssler Tuzlarının Ortomoleküler Tıp ile Bağlantıları

Mineral maddeler bir taraftan vücudu oluşturur ve bunun için oldukça fazla miktarda kullanılır. Örneğin kemiklerde kalsiyumun yapı taşı olarak kullanılması, ve onun yanı sıra fonksiyonel madde olarak kalsiyumun hücre içindeki metabolizmayı yöneten, kolloidal iyi dağıtılmış iyonları vardır.

Vücutta her mineral için bir fizyolojik oran vardır, hücre içi ve hücre dışı olarak. Bu oranı vücut sürekli oluşturmaktadır ve değer genelde metabolizma üzerinden hemen hemen aynı kalacak şekilde sağlanmaktadır.

Buna örnekler verelim:

Kalsiyum taşları: Örneğin. asit- baz dengesi hasarı sebebiyle ve artan asiditeyle birlikte kalsiyum hücre içinde asidi nötralize edebilmek için yoğun olarak tüketilmektedir. Bu durumda miktar olarak kullanılan kalsiyum seviyesi de hücre içi ve hücre dışı olarak fizyolojik orana ulaşılana kadar azaltılmaktadır (kemikler). Bu kalsiyum atılarak veya vücutta depolanarak kalsiyum gutu, kaburgalarda kireç köprüleri veya kalsiyum taşları oluştururlar.

Bu yüzden Schüssler biyokimyasında Nr. 2 Kalsiyum phosphoricum D6 yardımı ile kalsiyum taşlarının yıkımını sağlarız, çünkü hücre içi kalsiyum seviyesini arttırırsak, depo edilmiş kalsiyum tekrar entegre edilir dokulara.

Demir metabolizması: Demir vücut için emilimi zordur. Demir ürünleri kullanırken sıklıkla değerler iyi olurken, kullanımı bitirince değerler tekrar düşmeye başlar. Bunu eczanelerde de sıklıkla gözlemleriz. Tecrübeler bize gösteriyor ki, demir hücre içinde az bulununca fizyolojik değer olan hücre içi ve hücre dışı değerin dengesi yeterli seviyede değil demektir. Bu sebeple makro moleküler demir preparatları kullanırken mikro moleküler demir olan Schüssler tuzu Nr 3 Ferrum phosphoricum ile birlikte kullanarak her iki seviyede de demir değerlerinin çok çabuk normal normlara çıkar.

Modern biyokimya Schüssler dilinde makro minerallerin yapı taşları, mikro minerallerin fonksiyonel maddeler olarak kullanılması çok çabuk oluşmuştur.

Mineral ve eser elementlerin kolloidal dağılmış olan intraselüler alandaki miktarları ‚”Schüssler konusudur” ve Schüssler mineralleriyle noksan olan miktar yerine geri koyulmalıdır.

Makro seviye dediğimiz kalsiyum, potasyum, magnezyum, sodyum, silisyum gibi yapı taşı olan mineraller de göz ardı edilmemelidir. Özellikle de ileri seviye noksanlıklarda , kronik hastalıklarda minerallerin her iki seviyesini de birlikte ele almak çok önemlidir.

Bu gibi durumlarda minerallerin noksanlıklarını gıdalar ile yeterli olarak yerine koyulması gittikçe zorlaşmaktadır, çünkü sebze ve tahıl türlerindeki besin değerleri 10 yıl öncesine göre gittikçe azalmaktadır (10 yıl önce bir tabak olarak tükettiğimiz sebzeden aldığımız besin değerini bugün 6 tabak olarak tüketmemiz gerekmektedir.)

Depoları doldurmak – Sürdürülebilir sağlık

Makro ve mikro alan modeli önemlidir ve tecrübeler ile de büyümektedir.

Schüsslerlerde makro-mikro alan hakkındaki düşüncelerin temel yaklaşımlar öncelikle depoların durumu ile devam eder.

Vücuttaki makro-mikro alandaki fizyolojik dengelerin oluşturulması ve ona bağlı benzer müdahaleler ile birlikte etkili bir hastalık önleme ve koruyucu sağlık olanaklı olur.

Dr. Schüssler‘e göre minerallerin kombinasyonu ve Ortomoleküler Tıp sinerjik etki gösterirler. Bu başlık altında ne anlıyoruz?

Son yıllarda ki tecrübelere dayanarak çoğunlukla şunu görüyoruz ki, Schüssler mineralleri belirli alanlarda, özellikle de, ağır veya kronik noksanlık durumlarında gıda takviyesi ürünlerini birlikte kullanmak durumun ivedilikle giderilmesini sağlamaktadır.

Burada mikro/makro denge modelininde üzerinde bir terapötik sinerjik etki ortaya çıkmaktadır. Özellikle ürünlerin birlikte kullanımı desteği belirgin bir şekilde arttırdığına dair ortomoleküler alandan çok fazla geri bildirimler gelmektedir.

Burada söz konusu olan şey optimal bir çözüm yaratabilmek için ihtiyaç olan tüm gıda takviyelerini ve Schüssler tuzlarını göz önünde bulundurmak gerekir.

Dr. Schüssler biyokimyasal tuzları ve ortomoleküler gıda takviyelerinde önemli olan, farklı gıda takviyelerinin mikro mineral maddelerle kombinasyonu bütünsel fonksiyonların yönetimi açısından karşılıklı olarak eklenmesi gerekir.

Her Schüssler minerali vücutta çoklu görevleri vardır, bunları bu eğitimde ancak anahtar kelimeler olarak ele ala- bileceğiz. Böylelikle yuvarlak olarak her minerale uygun bir gıda takviyesi olan koordineli ortomoleküler madde kombinasyonu bulunmaktadır.

Dr. Schüssler mineral maddeleri uygun gıda takviyeleri ile kombinasyonu birbirlerinin karşılıklı olarak desteklerler ve sinerjik etki yaratırlar.