Herkesin Sorunu Olan Yağlı Cilt Sorununa Çözümler

Yapılan araştırmalara göre cilt bakımı uygulayan kişilerin büyük bir çoğunluğu cilt tipini tam olarak belirleyemediği için cilt problemleri ile karşılaşıyor. Cilt tipini belirlemeden kullanılan cilt bakım ürünleri cildin daha da yağlanmasına, kurumasına ya da dokusunun bozulmasına neden oluyor.

Herkesin cilt tipi farklıdır. Ancak bir cildin hangi tip olduğunu belirleyen oldukça önemli bir faktör bulunmaktadır: sebum dengesi. Cilt tipimizi belirleyen dış etkenler, beslenme düzeni, uyku düzeni ya da hormonlar gibi birçok faktör bulunmaktadır. Bu faktörler vücudumuz tarafından cildimizi korumak için salgılanan bir çeşit yağ olan sebum dengesini etkilemektedir. Örneğin, regl dönemine yaklaşırken regl öncesi dönemde hormonlara bağlı olarak cildinizdeki sebum oranı artabilir. Bu da cildinizin yağlanmasına neden olabilir.

Cilt tipleri arasında en problemli cilt tipi ise yağlı cilt olarak kabul edilir. Hemen hemen herkes hayatının belirli bir döneminde yağlı cilt problemi ile uğraşmak zorunda kalır. Yazımızda ise yağlı cilt ile ilgili en çok merak edilen sorulardan olan yağlı cilt belirtileri nelerdir, bakım önerileri ve yağlı cilt temizliği hakkında detaylı bilgiler vermeye çalışacağız.

yagli-cilt

Yağlı Cilt Belirtileri Nelerdir?

Derimiz tarafından salgılanan bir çeşit yağ salgısı olan sebum, çeşitli faktörlere bağlı olarak fazla salgılanmaya başladığında cildinizdeki yağ miktarı da artmaya başlar. Cildiniz yağlanmaya başladıkça ise salgılanan yağlar cilt için fazla olacağı için bazı cilt problemlerinin oluşmasına neden olur. Bu problemleri yağlı cilt belirtileri olarak kabul edebilirsiniz. Eğer cildinizde şu belirtileri gözlemliyorsanız muhtemelen yağlı bir cilde sahipsiniz demektir:

  • Akne ve sivilce oluşumu,
  • Cilt gözeneklerinde genişleme ve belirginleşme,
  • Ciltte kalınlaşma,
  • Yağ oranı arttığı için oluşan parlak cilt görünümü,
  • Ciltte sürekli yorgun ve kirli bir görünüm,

Eğer bu belirtileri cildinizde gözlemleye başladıysanız muhtemelen yağlı cilt tipine sahipsiniz demektir. Cildinizin sağlıklı bir görünüme kavuşması için ise cildinizdeki yağ oranını dengeleyecek bakımlar uygulamanız gerekmektedir.

yagli-cilt-sorunu

Yağlı Ciltler İçin Önemli Bakım Önerileri?

Yağlı bir cilde sahipseniz cildiniz için uygulamanız gereken bakım yağlı cilt tipinize uygun olmalıdır. Böylece yağlı ciltlerde sıkça görülen akne, sivilce oluşumu, gözeneklerin genişlemesi ya da parlak cilt görünümü gibi birçok problemin önüne geçmiş olursunuz. Yağlı ciltler için özel olarak üretilen cilt bakımları ile mutlaka bir cilt bakım rutini oluşturmalısınız. Cildinizin sağlıklı bir görünüme kavuşması uzun bir süre alabilir. Ancak zamanla kullandığınız ürünlerin etki edeceğini unutmamalısınız.

yagli-cilt-belirtileri

Yağlı Cilt Nasıl Temizlenmeli?

Yağlı ciltler için cilt temizliği diğer cilt tiplerine göre daha ön plana çıkmaktadır. Çünkü gün içerisinde sürekli salgılanan yağlar ciltte bulunan gözeneklerin genişlemesine, tıkanmasına ve buna bağlı olarak akne ve sivilce oluşumuna neden olacaktır. Yağlı cilt tipine sahipseniz sabahları uyanır uyanmaz geceleri ise yatmadan önce cildinize özel olarak üretilmiş cilt temizleme jeli ve cihazı ile cildinizi mutlaka derinlemesine temizlemelisiniz. Ayrıca temizlikten sonra gözeneklerin sıkılaşması ve yağlanmanın neden olduğu parlaklığı azaltmak için tonik kullanmayı da ihmal etmemelisiniz.

SchüsslerTuzları ekibi olarak bu yazımızda herkesin sorunu olan yağlı cilt hakkında yağlı cilt belirtileri nelerdir, bakım önerileri nelerdir ve nasıl temizlenmeli soruları detaylı bilgi vermeye çalıştık. Umarız faydalı bir yazı olmuştur. Yağlı cilt ve benzeri konularda bilgi sahibi olmak için sitemizde bulunan diğer yazılardan faydalanabilirsiniz. Sitemizde yer alan ürünler ile ilgili daha fazla bilgi almak için sitemizde bulunan iletişim kısmından bizimle iletişime geçebilirsiniz.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Cildimizin Bariyerini Güçlendirmek İçin Yapılması Gerekenler

Cildimizin Bariyerini Güçlendirmek İçin Yapılması Gerekenler

Vücudumuzdaki en büyük organ olan derimiz ya da diğer adı ile cildimiz, aynı zamanda vücudumuzu dış etkenlerden koruyan en önemli organlarımızdan biridir. Vücudumuzu sarmalayarak bütünlüğünü sağlamasının yanı sıra onu dış dünyadaki zararlı birçok şeyden de korumaya yardımcı olur. Cildimizin yapısı her ne kadar oldukça inceymiş gibi görünse de aslında cildimizi oluşturan birçok katman bulunmaktadır. Her bir katman ayrı bir göreve sahipken en dış katmanın görevi ise vücudumuzun iç kısmı ile dış kısmını ayırarak bir cilt bariyeri oluşturmasıdır.

Cildimiz her ne kadar bizi zararlı dış etkenlere karşı korusa da asıl koruyucu olan sahip olduğumuz cilt bariyerdir. Cilt bariyerimiz ise zararlı dış etkenlere maruz kaldığı bazı durumlarda hasar görerek gücünü kaybedebilir. Cilde zarar veren kozmetik ürünleri kullanmak, güneş ışınlarına aşırı maruz kalmak ya da mevsim değişiklikleri gibi birçok faktör cilt bariyerinin gücünü kaybetmesine neden olabilir. Cilt bariyerini güçlendirmek, eski sağlığına tekrar kavuşmasını sağlamak için ise cildinizin ihtiyacı olan bakımı sağlamalısınız.

cilt-bariyeri-güclendirmek-ne-ise-yarar

Yazımızın devamında ise cilt bariyerini güçlendirmek ile ilgili en çok merak edilen sorular hakkında detaylı bilgiler vermeye çalışacağız.

Cilt Bariyerini Güçlendirmek Ne İşe Yarar?

Cilt bariyerini güçlendirmenin ne iş yaradığını daha iyi anlayabilmek için cilt bariyerinin neden bu kadar önemli olduğunu anlamalıyız. Cilt bariyerini incelediğimiz zaman cildimizi korumak dışında aslında temel olarak iki görevi bulunuyor. Bunlardan biri cildimiz için gerekli olan şeyleri içeride tutmak diğeri ise cildimize zarar verebilecek şeyleri dışarıda tutmak. Ayrıca cilt bariyeri nem kaybını önleyerek cildimizi doğal nemin korunmasını da sağlıyor. Kısacası sağlıklı bir cilt bariyeri görevini yerine getirebildiği için nemli, pürüzsüz, parlak ve renk tonlarının olmadığı bir cilt demek. Bu yüzden cilt bariyerini güçlendirmek cildimizi koruyabilmemiz açısından son derece önemli.

mevsim-degisiklikleri-cilt-bariyerini-etkiler-mi

Cilt Bariyerini Güçlendirmek İçin Ne Yapılabilir?

Cilt bariyeri gücünü kaybedip görevlerini yerine getiremediği zaman ciltte oluşan koruma yetersizliği, nem ve yağ eksikliği cildin sağlıksız görünmesine neden olacaktır. Hatta ciltte kaşıntı, kızarıklık, kuruluk, gerginlik ya da kılcal damar artışı gibi durumlar oluşacaktır. Cilt bariyerini güçlendirmek için ise öncelikle kendinize bir cilt bakım rutini oluşturmanız gerekiyor. Ayrıca cildinizi güneşin zararlı ışınlarından korumak için de uv koruyucu kremleri kullanmaya başlamalısınız. Cilt bariyerini güçlendirmek için özel formüle sahip olan kozmetik ürünler zamanla cilt bariyerinizin eski sağlığına kavuşmasını sağlayacaktır.

Mevsim Değişiklikleri Cilt Bariyerini Etkiler Mi?

Her mevsim değişikliğinde değişen hava koşulları cilt bariyerimizi de olumsuz yönde etkilemektedir. Cilt bariyerinin bu olumsuz etkilerden en az seviyede etkilenmesi için ise cilt bariyerini güçlendirmek için önlemler almanız gerekebilir. Bu önlemlerin başında ise cilt bariyerini korumaya yardımcı olan cilt bakım ürünleri gelmektedir. Bu ürünler cilt bariyerini mevsim değişikliklerinden korumanın yanı sıra güçlenmesine de yardımcı olurlar.

cilt-bariyeri-güclendirmek-icin-ne-yapılabilir

SchüsslerTuzları ekibi olarak bu yazımızda cilt bariyerini güçlendirmek ne işe yarar, cilt bariyerini güçlendirmek için ne yapılabilir ve mevsim değişiklikleri cilt bariyerini etkiler mi soruları hakkında detaylı bilgi vermeye çalıştık. Umarız faydalı bir yazı olmuştur. Cilt bariyerini güçlendirmek ve benzeri konularda bilgi sahibi olmak için sitemizde bulunan diğer yazılardan faydalanabilirsiniz.. Sitemizde yer alan ürünler ile ilgili daha fazla bilgi almak için sitemizde bulunan iletişim kısmından bizimle iletişime geçebilirsiniz.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Cilt Lekeleri Nasıl Oluşur, Tedavisi Nedir?

Kusursuz Bir Cilt İçin Dikkat Edilmesi Gerekenler

Herkes sivilcelerden, aknelerden, lekelerden ya da kızarıklıklardan arınmış sağlıklı ve kusursuz bir cilde sahip olmayı tercih eder. Çünkü her ne kadar makyaj ile kusursuz bir cilt görünümü sağlanabilse da gerçekten sağlıklı bir cilde sahip olmanın avantajlari kozmetik görünümün ötesindedir. Her zaman sağlıklı ve kusursuz görünen bir cilt için ise dikkat etmeniz gereken bazı detaylar bulunmaktadır. Vücudumuzda bulunan her bir sistemin nasıl sağlıklı çalışabilmesi için ihtiyaçları var ise vücudumuzu kaplayarak koruyan cildimizin de ihtiyaçları bulunmaktadır. Kusursuz bir cilde sahip olmak için dikkat edilmesi gerekenler her ne kadar zorlu bir süreçmiş gibi görünse de dikkat edilecek bazı detaylar ile aslında oldukça olaydır. Bu detaylardan bazılarını ise şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Cilt tipinizi belirleyin ve cilt tipinize uygun bir cilt bakım rutini oluşturun.
  • Cilt bakım rutini için seçtiğiniz cilt bakım ürünlerinin tamamen doğal içeriğe sahip olduğundan emin olun.
  • Cilt bakım rutininizi cildinizi besleyecek çeşitli vitaminler ve mineraller ile destekleyin.
  • Bol bol su için.
  • Bunun bir süreç olduğunu unutmayın ve cilt bakım rutininize mutlaka düzenli olarak devam edin.

Görüldüğü üzere doğru adımlar ile siz de istediğiniz kusursuz cilde sahip olabilirsiniz.

Parlak ve Canlı Bir Cilt İçin Ne Yapılmalı?

Sağlıklı bir cildin yansıması parlak ve canlı bir cilt görünümüdür. Bu yüzden parlak ve canlı bir cilt için öncelikle cildinizin sağlığına kavuşması gerekiyor. Dengesiz beslenme, uyku düzensizlikleri, yeterince su tüketmemek ya da cildin sağlığına kavuşması için gerekli bakımın sağlanmaması cilt görünümünü tamamen etkileyen faktörler. Peki parlak ve canlı bir cilt görünümüne kavuşmak için ne yapılmalı?  Öncelikle cildimizi etkileyen en önemli faktörlerin başında gelen beslenme ve uyku düzeninizi ele almalısınız. Sağlıksız besinler ile beslenmek, yeterince uyku uyumamak cildinizin zamanla yıpranmasına neden olacaktır. Dengeli bir beslenme, uyku düzeni ve en önemlisi bol su tüketimi cildinizin zamanla toparlanarak parlaklığını ve canlılığını tekrar kazanmasını sağlayacaktır.

Erken Yaşlanmayı Önlemek İçin Uzak Durulması Gereken Besinler Neler?

Sağlıksız beslenmek her ne kadar çoğu zaman kilo alma ve çeşitli hastalıklar ile eşleştirilse de cildimiz için oldukça tehlikelidir. Bir gece önceki yediğiniz sağlıksız yiyecekler bile ertesi gün cildinizin sağlıksız görünmesine neden olabilir. Ayrıca bu besinler sürekli tüketildiğinde cildinize zarar vererek yaşlanma etkilerinin de hızlanmasına neden olabilir. Erken yaşlanmayı önlemek için uzak durulması gereken besinleri ise şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Karbonhidrat
  • Endüstriyel sütler
  • İşlenmiş gıdalar
  • Rafine Şeker
  • Tuzlu Yiyecekler
  • Kızarmış yağlı yiyecekler
  • Gazlı içecekler

Cildinizin sağlığını korumak ve erken yaşlanmayı önlemek için bu besinlerden uzak durmanız gerekiyor.

Pürüzsüz Bir Cilt İçin Olmazsa Olmazlar Nelerdir?

Pürüzsüz bir cilde sahip olmak için hayatınızda olmazsa olmaz üç önemli faktör bulunmaktadır. Bunlar; doğru cilt bakımı, dengeli beslenme ve düzenli uykudur. Cilt tipinize uygun olarak, tamamen doğal içeriklere sahip cilt bakım ürünleri ile oluşturacağınız cilt bakım rutini cildinizin ihtiyacı olan bakımı sağlayacaktır. Dengeli beslenme ve düzenli uyku ise pürüzsüz cilt görünümünüzü korumaya yardımcı olacaktır.

SchüsslerTuzları ekibi olarak bu yazımızda kusursuz bir cilt için dikkat edilmesi gerekenler, parlak ve canlı bir cilt için ne yapılmalı, erken yaşlanmayı önlemek için uzak durulması gereken besinler neler ve pürüzsüz bir cilt için olmazsa olmazlar nelerdir soruları hakkında detaylı bilgi vermeye çalıştık. Umarız faydalı bir yazı olmuştur. Siz de kusursuz, parlak ve canlı bir cilde sahip olarak erken yaşlanmayı önlemek istiyorsanız sitemizde yer alan cilt bakımı ürünlerine mutlaka göz atmalısınız.

Cilt Lekeleri Nasıl Oluşur, Tedavisi Nedir?

Doğuştan gelen sebeplerle ya da zamanın etkisiyle toplumdaki bir çok kişi cilt lekeleri ile tanışmıştır. Bunlara ek olarak bazı özel koşullar da cildimizin dokusunu bozarak cilt lekelerinin oluşmasına neden olabilir. Cilt lekeleri kişinin kendisi için bir kozmetik şikayet sebebi olabildiği için tedavisine yönelik uygulamalar her zaman popülerdir.

Son zamanlarda cilt bakımı ile ilgili yaşanan gelişmeler cilt lekelerine sunduğu çözümler ile konunun tekrar gündeme gelmesini sağlamıştır. Bu yüzden cilt lekeleriniz için bir çözüm arayışına girdiğinizde birçok farklı ürün ya da tedavi yöntemi ile karşılaşabilirsiniz. Bu da sizin için kafa karıştırıcı olabilir. Yazımızda ise cilt lekeleri ile ilgili bilgi sahibi olmanızı sağlayacak ve bu kafa karışıklığını biraz olsun giderecek, en çok merak edilen sorular hakkında detaylı bilgiler vermeye çalışacağız.

Cilt Lekesi Nedir?

Cilt lekesi, ciltte melanin adı verilen pigment miktarının çeşitli faktörlerden dolayı artmasına ya da düzensizleşmesine bağlı olarak ortaya çıkan lekeler için kullanılan bir tanımdır. Cilt lekelerine hiperpigmentasyon adı da verilmektedir. Cilt lekelerinin oluşmasına neden olan farklı birçok faktör bulunmaktadır. Genel olarak bakıldığında ise hormonsal değişimler, güneş ışınlarına maruziyet ya da başka sebeplerden ciltte meydana gelen  hasarlar da cilt lekelerinin oluşmasına neden olmaktadır. Fakat cilt lekelerinin oluşmasına neden olan en önemli faktör direkt olarak maruz kalınan güneş ışınlarıdır. Özellikle ciltte iyileşme sürecinde yara veya sivilce oluşumu var ise bu bölge güneş ışığına maruz kaldığında cilt lekesi oluşma ihtimali çok daha yüksektir.

Cilt Lekesi Türleri Nelerdir?

Cilt lekesi her ne kadar özellikle kozmetik sektörü tarafından güneş ışınlarından dolayı oluşan cilt lekelerini tanımlasa da aslında ciltte meydana gelen bütün izler için de cilt lekesi terimi kullanılmaktadır. Buna bağlı olarak ise cilt lekesine neden olabilecek birçok faktör olduğu için birçok farklı cilt lekesi türü de bulunmaktadır. Cilt lekesi türlerinden çoğu insan sağlığı için zararsızdır ancak kozmetik sebeplerden dolayı tedavi yoluna gidilebilir. Bazı cilt lekeleri ise cilt kanseri gibi oldukça önemli cilt hastalıklarının belirtisi olabilir. Bu yüzden söz konusu hangi cilt lekesi türü ne olursa olsun öncelikle bir uzmana başvurmak gerekmektedir. Bazı cilt lekesi türlerini ise şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Akne,
  • Siyah nokta,
  • Beyaz nokta,
  • Sivilce,
  • Hiperpigmentasyon,
  • Melazma,
  • Doğum lekeleri,
  • Cilt kanseri.

Cilt lekesi türünün belirlenmesi uygulanacak tedaviye karar verilmesi açısından son derece önemlidir.

Tedavi İçin Neler Yapılabilir?

Günümüzde cilt lekeleri için geliştirilmiş birçok farklı tedavi yöntemi bulunmaktadır. Ancak önemli olan cilt lekesi türüne göre doğru tedavinin uygulanmasını sağlamaktır. Güneş ışınlarına bağlı olarak görülen cilt lekelerinin tedavisinde ise çeşitli kozmetik kremler kullanılmaktadır. Bu kremler genellikle cildin bozulan yapısını onarmaya ve cildi güneşten korumaya yönelik geliştirilmiş cilt bakım kremleridir.

Otafarma ekibi olarak bu yazımızda cilt lekeleri nedir, nasıl oluşur, türleri nelerdir ve tedavisi için neler yapılabilir soruları hakkında detaylı bilgi vermeye çalıştık. Umarız faydalı bir yazı olmuştur. Cilt lekeleri ve benzeri konular hakkında daha fazla bilgi sahibi olabilmek için sitemizde bulunan diğer yazılara göz atabilirsiniz. Eğer siz de cilt lekelerinden şikayetçiyseniz, cilt lekelerinden sağlıklı ve etkili bir şekilde kurtulmak istiyorsanız sitemizde bulunan cilt bakım ürünlerinden faydalanabilirsiniz.

Gıda Takviyelerinin Önemi Nedir? Sağlımıza Etkisi Nedir?

Sağlık uzmanları, genel olarak vitaminler, mineraller ve antioksidanlar gibi çeşitli besin maddeleri için ana kaynağın beslenme olması gerektiğini savunur. Fakat yeterli miktarda besin alınamadığı ya da çeşitli sağlık koşulları nedeniyle besin maddesi emilimlerinin yeterli olmadığı durumlarda gıda takviyelerine ihtiyaç duyulur.

gida-takviyesi-nedir

Gıda takviyeleri çeşitli besin maddeleri yönünden zengin, toplam besin maddesi alımını artırarak beslenmeyi desteklemek için kullanılan bir diyet bileşeni olarak tanımlanır. Günümüzde, pek çok kişi yaygın olarak gıda takviyesi kullanmaktadır.

İlaçların aksine, gıda takviyeleri hastalıkları tedavi etmek, teşhis etmek, önlemek veya iyileştirmek için tasarlanmamıştır. Bu, takviyelerin “ağrıyı azaltır” veya “kalp hastalığını iyileştirir” gibi iddialarda bulunmaması gerektiği anlamına gelir. Bu tip ibareler, yalnızca ilaçlar için yasal olarak kullanılabilir.

Gıda takviyeleri; vitaminler, mineraller, tıbbi bitkiler, amino asitler ve enzimler gibi bileşenleri içerir. Tablet, kapsül, jel, toz veya sıvı gibi farklı formlarda olabilir.

Gıda Takviyeleri Neden Önemli?

Gıda takviyeleri, çeşitli açılardan sağlık için faydalı olabilir. Kimi takviyeler, vücudun tüm işlevlerini sorunsuz yerine getirebilmesi için ihtiyaç duyduğu hayati besin maddelerinden yeterince aldığınızdan emin olmanıza yardımcı olabilir. Kimi takviyeler ise çeşitli hastalıklara yakalanma riskini azaltmaya yardımcı olabilir. Ancak takviyeler, sağlıklı bir beslenme için gerekli olan gıda öğünlerinin yerini almamalıdır. Bu nedenle, uzmanlar çeşitli ve dengeli beslenmenin önemini özellikle vurgular.

gıda-takviyesi-neden-önemli

Yeterli miktarda besin maddesi alınamadığı durumlarda, gıda takviyeleri ile eksiklikleri gidermek sağlık için büyük önem taşır. Fakat hangi gıda takviyesinin sizin için doğru olduğunu belirlerken göz önünde bulundurmanız gereken birkaç faktör vardır. Bunlar şöyle sıralanabilir:

  • Kişisel ihtiyaçlar: Gıda takviyesi, sağlık hedefleri göz önünde bulundurularak, kişinin özel ihtiyaçlarına yönelik takviyeler olmalıdır. Örneğin, kimi takviyeler özellikle sporcular için bileşenler sunarken, diğerleri çocukların, gençlerin veya hamilelerin ihtiyaçlarını karşılamaya odaklanır.
  • Kalite: İdeal olarak, takviyelerin güvenilirliği, etkisi ve saflığı önemlidir. Bu nedenle, bu kriterleri sunan, üçüncü taraflarca test edilmiş veya onaylanmış gıda takviyeleri seçilmelidir.
  • Diyet kısıtlamaları veya gıda alerjileri: Birçok gıda takviyesi, kimi sağlık koşulları ve beslenme tercihleri için önemli olan vegan, glütensiz, helal veya koşer gibi sertifikalara sahiptir.

Gıda Takviyeleri Kullanılmalı mı?

Kişi, beslenme ihtiyaçlarını yalnızca diyet yoluyla karşılayamıyorsa ya da çeşitli sağlık koşullarına sahipse, gıda takviyeleri kullanmak gerekli besin maddelerini almanın uygun ve etkili bir yolu olabilir. Dünya genelinde en çok görülen besin eksiklikleri demir, iyot, D vitamini, B12 vitamini, kalsiyum, A vitamini, magnezyum eksiklikleridir. Kimi besin eksiklikleri çeşitli semptomlarla kendini gösterirken, kimi eksiklikler ise çok fazla belirti göstermez. Bu nedenle, kişinin bir uzman kontrolünde düzenli olarak testler yaptırması ve gıda eksikliklerin tespit edilmesi önerilir. Kişide eğer çeşitli besin eksiklikleri varsa, bunlar gıda takviyesi formunda vücuda alınabilir.

gıda-takviyeleri-neden-kullanilir

İdeal olarak, tarafsız bir laboratuvar tarafından kapsamlı testlerden geçen ve yüksek kaliteli malzemelerden elde edilen bir gıda takviyesi seçmek önemlidir. Bunu yaparak, saf ve etkili bir takviye aldığınızdan ve vücudunuzun bu takviyeyi verimli bir şekilde kullanabileceğin emin olabilirsiniz.

En Çok Kullanılan Gıda Takviyeleri Nelerdir?

Dünya çapındaki istatistiklere göre, gıda takviyeleri arasında multi-vitamin ve multi-mineral takviyelerinin en çok kullanılanlar olduğu görülüyor. Dünya nüfusunun en çok kullandığı gıda takviyeleri şöyle sıralanıyor:

en-cok-kullanilan-gida-takviyeleri
  • Multi-vitamin takviyeleri
  • D vitamini takviyesi
  • C vitamini takviyesi
  • Protein takviyesi
  • Kalsiyum takviyesi
  • B vitamini takviyesi veya B vitamini kompleksi
  • Omega-3 yağ asitleri
  • Yeşil çay
  • Magnezyum takviyesi
  • Probiyotikler
  • Demir takviyesi
  • E vitamini takviyesi
  • Kurkumin

Mikrobesin ve Makrobesin Nedir?

Mikrobesin ve makrobesinler, vücudun ihtiyaç duyduğu ana besin gruplarını ifade etmek için kullanılır. Mikrobesinler genel olarak vitaminleri ve mineralleri tanımlar.  Makrobesinler ise protein, yağ ve karbonhidratları içerir. İnsan vücudu, makrobesinlere kıyasla daha az miktarda mikrobesine ihtiyaç duyar. Bu yüzden “makro” ve “mikro” olarak adlandırılırlar.

mikro-besin-nedir

Mikrobesinlerden vitaminler, vücudun enerji üretimi, bağışıklık fonksiyonu, kan pıhtılaşması ve diğer işlevler için gereklidir. Mineraller ise büyüme, kemik sağlığı, sıvı dengesi ve diğer birçok süreçte önemli görevler üstlenir. İnsan vücudu çoğunlukla vitamin ve mineral üretemediğinden, ancak gıdalar yoluyla mikrobesinler alınabilir.

Makrobesinler ise vücuda enerji sunan ve işlevlerini sürdürmek için ihtiyaç duyduğu bileşenleri sağlayan besin grubudur. Karbonhidratlar, proteinler ve yağlar bu grupta bulunur. Diğer besinlere kıyasla daha büyük miktarlarda ihtiyaç duyulduğu için “makro” terimi kullanılır.

Mikrobesin Öğeleri Nelerdir?

Mikrobesinler dört ana kategoriye ayrılır, bunlar şöyle sıralanır:

  • Suda çözünen vitaminler

Çoğu vitamin suda çözünür ve bu nedenle suda çözünen vitaminler olarak adlandırılırlar. Daha fazla alındığında vücutta depolanmazlar ve fazlası idrar ile birlikte vücuttan dışarı atılır.

Suda çözünen vitaminler ve işlevleri şunlardır:

  • B1 Vitamini (Tiamin): Besinlerin enerjiye dönüştürülmesine yardımcı olur.
  • B2 Vitamini (Riboflavin): Enerji üretimi, hücre fonksiyonu ve yağ metabolizması için gereklidir.
  • B3 Vitamini (Niasin): Besinlerden enerji üretimini destekler.
  • B5 Vitamini (Pantotenik asit): Yağ asidi sentezi için gereklidir.
  • B6 Vitamini (Piridoksin): Vücutta enerji için depolanmış karbonhidratlardan şeker salınmasına ve kırmızı kan hücreleri üretimine yardımcı olur.
vitaminler
  • B7 Vitamini (Biyotin): Yağ asitleri, amino asitler ve glikoz metabolizmasında rol oynar.
  • B9 Vitamini (Folat): Hücre bölünme fonksiyonu için önemlidir.
  • B12 Vitamini (Kobalamin): Kırmızı kan hücresi oluşumunun yanı sıra sinir sistemi ve beyin fonksiyonu için gereklidir.
  • C Vitamini (Askorbik asit): Nörotransmitterlerin ve kollajenin metabolizması için gereklidir.
  • Yağda çözünen vitaminler

Yağda çözünen vitaminler suda çözünmezler. Bunlar, bir yağ kaynağı ile birlikte tüketildiğinde vücut tarafından en iyi şekilde emilirler. Yağda çözünen vitaminler, tüketildikten sonra, ileride kullanılmak üzere karaciğerde ve yağ dokularında depolanır.

vitaminler-nelerdir

Yağda çözünen vitaminler ve işlevleri şunlardır:

  • A Vitamini: Görme işlevi ve göz sağlığı için gereklidir.
  • D Vitamini: Bağışıklık fonksiyonunu destekler, kalsiyum emilimine ve kemik büyümesine yardımcı olur.
  • E Vitamini: Bağışıklık işlevine yardımcı olur ve hücreleri hasardan koruyan bir antioksidan görevi görür.
  • K Vitamini: Kan pıhtılaşması ve kemik gelişimi için gereklidir.
  • Makromineraller

Belirli işlevleri yerine getirmek için vücut makrominerallere ihtiyaç duyar.

Makromineraller ve işlevleri şunlardır:

  • Kalsiyum: Kemiklerin ve dişlerin düzgün gelişimi ve işlevi için gereklidir. Kas fonksiyonuna ve kan damarı kasılmasına yardımcı olur.
  • Fosfor: Kemik ve hücre zarı yapısının bir parçasıdır.
  • Magnezyum: Kan basıncının düzenlenmesi de dahil olmak üzere 300’den fazla enzim reaksiyonuna yardımcı olur.
  • Sodyum: Sıvı dengesine ve kan basıncının korunmasına yardımcı olarak elektrolit görevi görür.
  • Klorür: Genellikle sodyum ile birlikte bulunur. Sıvı dengesinin korunmasına yardımcı olur ve sindirim sıvıları üretmek için kullanılır.
  • Potasyum: Hücrelerde sıvı seviyesini koruyarak, sinir iletimi ve kas fonksiyonuna yardımcı olarak elektrolit görevi görür.
suda-cözünen-mineraller
  • Mikromineraller

İnsan vücudunun, makrominerallere kıyasla daha az miktarlarda ihtiyaç duyduğu besin maddeleridir ve vücuttaki birçok işlev için gereklidirler.

Mikromineraller ve işlevleri şunlardır:

  • Demir: Kaslara oksijen iletilmesine yardımcı olur ve belirli hormonların üretilmesini destekler.
  • Manganez: Karbonhidrat, aminoasit ve kolesterol metabolizmasına yardımcı olur.
  • Bakır: Bağ dokusu oluşumunun yanı sıra beyin ve sinir sisteminin sağlıklı işlevi için gereklidir.
  • Çinko: Normal büyüme, gelişim, bağışıklık fonksiyonu ve yaraların iyileşmesi için gereklidir.
  • İyot: Tiroid fonksiyonlarının düzenlemesine yardımcı olur.
  • Florür: Kemik ve dişlerin gelişimi için gereklidir.
  • Selenyum: Tiroid bezi, üreme ve oksidatif hasara karşı savunma için önemlidir.

Makrobesin Öğeleri Nelerdir?

Makrobesinler üç ana kategoriye ayrılır, bunlar şöyle sıralanır:

  • Karbonhidratlar

Çoğu karbonhidrat, glikoza veya şeker moleküllerine parçalanır. Parçalanmayan ve sindirilmeden vücuttan geçen bir karbonhidrat türü ise lif olarak adlandırılır.

  • Proteinler

Proteinler sindirildiğinde amino asitlere dönüştürülür. Toplam 20 adet amino asit vardır ve vücutta önemli işlevlere sahiptir. Bunlardan 9 tanesi temel (esansiyel) amino asit olarak adlandırılır ve gıdalardan alınması gereklidir.

  • Yağlar

Yağlar, bir diğer ismiyle lipitler, sindirildiğinde yağ asitlerine ve gliserole dönüştürülür. Yağlar, ayrıca yağda çözünen A, D, E ve K vitaminlerinin taşınmasına ve emilimine de yardımcı olurlar.

yagda-cözünen-mineraller

Makro ve Mikro Besin Hesaplama?

Kişinin mikrobesin ihtiyacı cinsiyet, yaş grubu ve sağlık koşullarına göre değişiklik gösterir. Buna göre, her insan için günlük alınması gereken mikrobesin miktarı belirlenmiştir. Günlük makrobesin tüketimi ise kişinin tercihine ve ihtiyaçlarına göre değişiklik gösterir. Fakat, genel olarak makrobesin kategorileri ile ilgili olarak aşağıdaki denge önerilir:

  • Kalorilerin yüzde 45 ila 65’i karbonhidratlardan,
  • Yüzde 20 ila 35’i yağlardan,
  • Yüzde 10 ila 35’i ise proteinlerden alınmalıdır.

Magnezyum Nedir? Eksikliğinde Neler Yaşanır?

Vücudumuz, sağlıklı kalmak için çeşitli besin maddelerinin yanı sıra magnezyuma da ihtiyaç duyar. Bu temel mineral, vücuttaki 300’den fazla farklı biyokimyasal reaksiyonda görev alır.

Günlük olarak alınması gereken magnezyum miktarı kadın ve erkeklere göre farklılık gösterir. Yetişkin erkeklerde günlük magnezyum ihtiyacı 400 ila 420 mg iken, yetişkin kadınlarda ise 300 ila 360 mg’dır.

magnezyum-nedir

Magnezyum eksikliği genellikle farkında olunmayan bir sağlık koşuludur. Açık belirtiler genellikle magnezyum seviyeleri ciddi şekilde düşene kadar ortaya çıkmadığından, eksiklik zamanında teşhis edilemeyebilir. Düşük magnezyum seviyeleri, zayıflık, depresyon, yüksek tansiyon ve kalp hastalığı da dahil olmak üzere birçok olumsuz sağlık sonucuyla ilişkilendirilmiştir.

Magnezyum eksikliğinin farklı nedenleri olabilir. Yetersiz beslenmeden vücuttan fazla magnezyum atılmasına kadar farklı sebepler buna yol açabilir. Magnezyum kaybıyla ilişkili sağlık sorunları arasında diyabet, zayıf emilim, kronik ishal, çölyak hastalığı ve aç kemik sendromu yer alır. Alkolizmi olan kişiler de yüksek risk altındadır.

Magnezyum Ne İşe Yarar?

Magnezyum vücudunuzda en çok miktarda bulunan dördüncü mineraldir. DNA yapımından kasların kasılmasına yardımcı olmaya kadar 600’den fazla hücresel reaksiyonda görev alır.

Magnezyum, beyin ve vücut arasındaki sinyallerin iletilmesinde önemli bir rol oynar. Sinir hücrelerinde bulunan ve beyin gelişimine, hafızaya ve öğrenmeye yardımcı olan N-metil-D-aspartat (NMDA) reseptörlerini düzenler. Sağlıklı yetişkinlerde magnezyum, NMDA reseptörlerinin fonksiyonunda görev alır ve sinir hücrelerinin zayıf sinyaller tarafından gereksiz yere tetiklenmelerini önler. Magnezyum seviyeleri düşük olduğunda, daha az NMDA reseptörü bloke olur. Bu, aşırı uyarılmaya eğilimli oldukları anlamına gelir. Bu tür aşırı uyarım patolojik süreçlere yol açabilir.

magnezyum-ne-ise-yarar

Magnezyum, sağlıklı bir kalp atışını korumak için önemlidir. Normal fizyolojik süreçte, kalsiyum kalp kası hücrelerine girdiğinde, kas liflerini kasılmaları için uyarır. Magnezyum ise tam tersi bir etki ile bu hücrelerin gevşemesine yardımcı olur. Kalsiyum ve magnezyumun kalp hücrelerindeki bu dengesi, sağlıklı bir kalp atışının oluşmasını sağlar.

Magnezyum ayrıca diğer kas kasılmalarının da düzenlenmesinde rol oynar. Tıpkı kalpte olduğu gibi, magnezyum kasların gevşemesine yardımcı olur. Eğer kişide magnezyum eksikliği varsa, kaslar çok fazla kasılarak kramp veya spazmlara neden olabilir. Bu nedenle, kas kramplarını tedavi etmek için genellikle magnezyum alımı önerilir

Magnezyum Eksikliği Vücutta Nelere Sebep Olur?

Hipomagnezemi olarak da bilinen magnezyum eksikliği, sıklıkla farkında olunmayan bir sağlık sorunudur. Magnezyum eksikliğinin en önemli belirtileri şöyle sıralanır:

  • Kas seğirmeleri ve kramplar
  • Ruh sağlığı ve davranış bozuklukları
  • Osteoporoz
  • Yorgunluk ve kas zayıflığı
  • Yüksek tansiyon
  • Astım
  • Düzensiz kalp atışı
magnezyum-eksikligi

Magnezyum Eksikliği Tedavi Yöntemi Nedir?

Pek çok insan, magnezyum için günlük önerilen miktarı tüketmemektedir. Buna karşın, birçok gıda magnezyum açısından zengindir. Uzmanlar, magnezyum eksikliği olan kişilerin bu mineral açısından zengin gıdaları tüketmelerini önermektedir.

Magnezyum hem bitkisel hem de hayvansal kaynaklı gıdalarda yaygın olarak bulunur. En zengin kaynaklar tohumlar ve sert kabuklu yemişlerdir. Ancak tam tahıllar, baklagiller ve yeşil yapraklı sebzeler de zengin kaynaklar arasında yer alır.

Magnezyum açısından zengin gıdalar arasında şunlar yer alır:

  • Badem
  • Kabak çekirdeği
  • Bitter çikolata
  • Yer fıstığı
  • Patlamış mısır
  • Keten tohumu
  • Ay çekirdeği
  • Chia tohumu
  • Kakao
  • Kahve
  • Kaju fıstığı
  • Yulaf
magnezyum-acısından-zengin-gıdalar

Eğer kişinin diyabet gibi, magnezyum eksikliği ile ilişkili bir sağlık durumu varsa, bol miktarda magnezyum açısından zengin gıda tüketiminin yanı sıra takviye alınması da önerilmektedir.

Potasyum Nedir? Hangi Besinlerde Potasyum Yer Alır?

Potasyum, tükettiğimiz gıdalarda bulunan bir mineral ve aynı zamanda bir elektrolittir. Vücudumuzdaki temel yaşamsal faaliyetler için gereklidir. Bu nedenle, potasyum açısından zengin yiyecek ve içecekleri dengeli bir şekilde tüketmek önemlidir.

potasyum-nedir

Potasyum açısından zengin gıdalar şöyle sıralanabilir:

  • Kayısı, muz, kivi, portakal ve ananas gibi meyveler
  • Koyu yeşil yapraklı sebzeler, havuç ve patates gibi kök sebzeler
  • Yağsız et ve et ürünleri
  • Kepekli tahıllar
  • Baklagiller ve kuruyemişler

Birçok insan, dengeli bir beslenme programı uygulayarak yeterli seviyede potasyum alabilir. Düşük potasyum seviyeleri için doktorunuz potasyum takviyesi önerebilir.

Potasyum Nedir, Ne İşe Yarar?

Potasyum insan vücudunda en çok miktarda bulunan üçüncü mineraldir. Vücuttaki sıvının dengelenmesine ve düzenlenmesine, sinir sinyallerinin iletimine ve kas kasılmalarının düzenlemesine yardımcı olur.

İnsan vücudundaki potasyumun yaklaşık olarak % 98’i hücrelerde bulunur. Bunun % 80’i kas hücrelerinde bulunurken, diğer % 20’si kemiklerde, karaciğerde ve kırmızı kan hücrelerinde bulunur.

potasyum-ne-ise-yarar

Potasyum, vücudun içine girdikten sonra bir elektrolit görevi görür. Elektrolitler, su içindeyken, elektriği iletme yeteneğine sahip pozitif veya negatif iyonlardır. Potasyum iyonları pozitif yük taşır.

Elektrolitler, vücuttaki şu işlevlerde rol alırlar:

  • Tansiyon regülasyonu
  • Normal su dengesi
  • Kas kasılmaları
  • Sinir uyarılmaları
  • Sindirim
  • Kalp ritmi
  • pH dengesi (asitlik ve alkalilik oranı)

Bu görevleri nedeniyle, vücuttaki düşük veya yüksek miktardaki potasyum seviyeleri birçok önemli işlevi doğrudan etkileyebilir.

potasyum-nedir-ne-ise-yarar

Potasyumun sağlık açısından faydaları şöyle sıralanabilir:

  • Potasyum açısından zengin bir diyet, vücudun fazla sodyumu atmasına yardımcı olarak kan basıncını düşürebilir.
  • Bilimsel çalışmalar, potasyum açısından zengin bir diyet tüketmenin felç ve inme riskini önlemeye yardımcı olabileceğini göstermektedir.
  • 128.644 katılımcıyı içeren 33 çalışmanın analizinde, en fazla potasyum tüketenlerin, en az tüketenlere göre felç riskinin % 24 daha düşük olduğu gözlenmiştir.
  • 994 sağlıklı menopoz öncesi kadın üzerinde yapılan bir çalışmada, en fazla potasyum tüketenlerin bel ve kalça kemiklerinde daha fazla kemik kütlesine sahip olduğu ortaya çıkmıştır.
  • 45.619 erkek üzerinde yapılan dört yıllık bir çalışmada, günlük olarak en fazla potasyum tüketenlerin böbrek taşı riskinin % 51 oranında daha düşük olduğu görülmüştür.
  • Benzer şekilde, 91.731 kadın üzerinde yapılan 12 yıllık bir çalışmada, günlük olarak en fazla potasyum tüketenlerin böbrek taşı riskinin % 35 oranında daha düşük olduğu bulunmuştur.
  • Araştırmalar, yüksek potasyum alımının idrar üretimini artırarak ve sodyum seviyelerini azaltarak vücudun su tutmasını azaltmaya yardımcı olabileceğini göstermektedir.
potasyum-yüksek-olursa-ne-olur

Potasyum Yüksek Olursa Ne Olur?

Vücuttaki potasyum seviyelerinin çok yüksek olması hiperkalemiye (hiperpotasemi) neden olur. Çok fazla potasyumun en belirgin belirtisi anormal kalp atışı, yani aritmidir. Yüksek potasyum seviyeleri için risk faktörleri şunlardır:

  • Çok fazla potasyum takviyesi almak
  • Böbrek hastalığı
  • Uzun süreli egzersiz
  • Potasyum koruyucu diüretik ilaç kullanımı
  • Kemoterapi
  • Diyabet
  • Şiddetli yanıklar

Potasyum Eksikliği Nelere Yol Açar?

Diyette potasyum eksikliği ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Bunların başında hipokalemi gelir. Hipokalemi, kandaki potasyum seviyesinin düşmesiyle ortaya çıkan ve kalp sağlığını olumsuz etkileyen bir hastalıktır.

Bazı koşullar potasyum eksikliklerine veya hipokalemiye neden olabilir. Bunların arasında aşağıdakiler yer alır:

  • Böbrek hastalığı
  • Diüretik ilaçların aşırı kullanımı
  • Aşırı terleme, ishal veya kusma
  • Magnezyum eksikliği
  • Karbenisilin ve penisilin gibi antibiyotiklerin kullanımı

Hipokaleminin semptomları, potasyum eksikliğinin ne kadar şiddetli olduğuna bağlı olarak değişiklik gösterebilir.

potasyum-eksikligi-nelere-yol-acar

Potasyumda geçici bir azalma herhangi bir semptoma neden olmayabilir. Örneğin, zorlu bir antrenman ve sıvı kaybıyla gelişen hafif hipokalemi, herhangi bir eksiklik belirtisi görülmeden diyet ve sıvı alımıyla normale dönebilir. Bununla birlikte, ciddi potasyum eksiklikleri hayati tehlike oluşturabilir.

Potasyum eksikliğinin belirtileri şunlardır:

  • Aşırı yorgunluk
  • Kas spazmları, güçsüzlük veya kramplar
  • Düzensiz kalp atışı
  • Kabızlık, mide bulantısı veya kusma

Kalsiyum Nedir? Faydaları Nedir? Eksiklik Belirtileri Nelerdir?

Her gün yeterli miktarda kalsiyum tüketmek vücudumuzun sağlıklı işleyişine devam etmesi için gerekenlerin başında yer alıyor. Çünkü kalsiyum, kemikleri güçlendirmenin ötesinde, kalp ve hatta beyin fonksiyonlarına bile fayda sağlıyor.

kalsiyum-nedir

Kalsiyum vücudumuzda en çok bulunan mineraldir. Vücudumuzdaki kalsiyumun yüzde doksan dokuzu kemiklerde ve dişlerde bulunur. Geri kalan yüzde biri ise kaslarda, dokularda ve vücut sıvılarında yer alır.

Aşağıdaki durumlarda, kalsiyum eksikliği görülme riski daha yüksektir:

  • Kalsiyum eksikliği olan diyetler (örneğin, vegan ve vejeteryan beslenme ya da laktoz intoleransı)
  • D vitamini eksikliği
  • Hormonal bozukluklar
  • Çok miktarda kahve veya alkol tüketimi
  • Artan kalsiyum gereksinimi (örneğin; gebelik, emzirme ve ergenlik süreçleri)
  • Kalsiyum emilim bozuklukları
  • Magnezyum eksikliği
  • Yüksek fosfat seviyesi
  • Böbrek hastalıkları
  • Tiroit hastalıkları
  • Diüretikler ve kortizon gibi ilaçların kullanımı
  • Sindirim sistemi rahatsızlıkları
  • Pankreatit
  • Ter kaybı yüksek olan rekabetçi sporlar
kalsiyum-eksikligi-nedir

Kalsiyum Nedir Ne İşe Yarar?

Kalsiyumun en çok bilinen başlıca görevi, kemikleri ve dişleri güçlendirmektir. Diş ve kemik yapısı, genel sağlık için oldukça önemlidir. Kemikleriniz, vücudunuzun kalsiyum deposudur. Yeterli miktarda kalsiyum almadığımızda, vücudumuz bu ihtiyacını kemiklerden karşılar. Bu nedenle, kemikleri zayıflatan bir hastalık olan osteoporozun başlıca nedeni kalsiyum eksikliğidir.

Kalsiyum sadece kemik ve diş sağlığı için gerekli değildir, vücudumuzun temel işlevlerinin bir çoğunda önemli rol oynar. Kalsiyum, vücuttaki her hücre ve doku tarafından kullanılır. Kan dolaşımını sağlamak, kasları hareket ettirmek ve hormon salgılamak için vücudumuz kalsiyuma ihtiyaç duyar. Ayrıca, beyinden vücudun diğer bölgelerine sinyal taşınmasına da yardımcı olur.

kalsiyum-eksikligi-nelere-sebep-olur

Kalsiyum eksikliğinde şu hastalıklar ortaya çıkar:

  • Osteoporoz
  • Osteopeni
  • Kalsiyum eksikliği hastalığı (Hipokalsemi)

Özellikle, yetişkinlerde kalsiyum yetersizliği osteoporoza ve kemiklerde güçsüzleşmeye neden olur. Osteoporoz özellikle ileri yaşlardaki kadınlarda yaygın olarak görülür. Bu nedenle, kadınların ilerleyen yaş ile birlikte kalsiyum tüketimini artırmaları önerilir. Kalsiyum, çocukların büyüme ve gelişim süreçlerinde de hayati rol oynar. Yeterli kalsiyum alamayan çocuklar gelişim sorunlarının yanı sıra, başka potansiyel sağlık sorunları da geliştirebilir.

Kalsiyum Eksikliğinin Belirtileri Nelerdir?

Kalsiyum eksikliğinde şu belirtiler görülür:

  • Ufak darbeler nedeniyle incinmeler, kemiklerde çatlamalar ya da kırılmalar meydana gelmesi,
  • Tırnakların güçsüzleşmesi, uzun sürede uzaması ve sık sık kırılması,
  • Adet dönemi semptomlarının çok şiddetli yaşanması,
  • Ruh halinde ani değişkenlikler, aşırı sinirli, gergin, huysuz, kaygılı ve depresif ruh halleri görülmesi,
  • Cilt sağlığının bozulması, ciltte kuruluk ve pürüzler ortaya çıkması,
  • Görme bozuklukları ve katarakt oluşması,
  • Eklem ve kemik ağrıları,
  • Kemik erimesi,
  • Saç tellerinin incelmesi, saçların kuruması ve çok miktarda dökülmesi,
  • Unutkanlık,
  • Ellerde ve kollarda uyuşma, kasılma ve kramplar meydana gelmesi,
  • Yorgunluk ve halsizlik,
  • Dikkat eksikliği,
  • Kalp kasılmalarında düzensizlik oluşması ve çarpıntı.
kalsiyum-eksikliginin-tedavisi

Kalsiyum Eksikliğinin Tedavisi Nedir?

Kalsiyum eksikliğinden korunmak için kalsiyum yönünden zengin gıdaların tüketilmesi ve kalsiyum takviyesi alınması gerekir. Yetişkinlerin günde 1000 ila 1200 miligram kalsiyum alması önerilir. Hamile kadınlar için bu rakam 1000 miligramdır, çünkü vücut hamilelik sürecinde daha yüksek seviyede kalsiyum emilimi gerçekleştirir. Yaşlandıkça, vücudun mineral emilim fonksiyonu azalır. Bu nedenle, 51 yaş üstü veya menopoza girmiş kişilerin en az 1200 miligram kalsiyum alması önerilir.

kalsiyum-eksikliginin-tedavisi-nasildir

Vücudunuzun kalsiyum emilimi yapabilmesi için D vitaminine ihtiyacı vardır. Eğer, yeterli miktarda D vitamini almıyorsanız, kalsiyum takviyesi almak veya kalsiyum bakımından zengin bir beslenme programı takip etmek çok büyük bir fark yaratmaz çünkü vücut alınan kalsiyumdan tam olarak yararlanamaz. Kimi gıdalar az miktarda bu vitaminden içerse de, güneş ışığı en iyi D vitamini kaynağıdır. Cildiniz güneşe maruz kaldığında doğal olarak D vitamini üretir.

Demir Eksikliği Nedir, Belirtileri Nelerdir?

Demir eksikliği anemisi en yaygın anemi türüdür ve vücutta demir eksikliği durumunda ortaya çıkar. Vücudun hemoglobin üretmek için demire ihtiyacı vardır. Demir, oksijenin taşınmasında hayati rol oynayan bir mineraldir. Özel bir protein türü olan hemoglobinin yapısında bulunur ve kırmızı kan hücrelerinin akciğerlerden vücudun diğer dokularına oksijen taşımasına yardımcı olur. Kandaki hemoglobin seviyesi yeterli olmadığında, vücudun diğer kısımlarına ihtiyaç duyulan oksijen taşınamaz.

demir-eksikligi-nedir

Demir eksikliği anemisi çok yaygın bir durum olsa da, birçok insan bunun farkında değildir. Kadınlarda demir eksikliği anemisinin en yaygın nedeni, ağır adet kanaması veya hamilelik nedeniyle artmış demir ihtiyacının karşılanamamasıdır. Kötü beslenme veya vücudun demir emilimini etkileyen bazı bağırsak hastalıkları da demir eksikliği anemisine neden olabilir.

Demir, tüketilen gıdalarda doğal olarak bulunur ve iki ana formu vardır; “heme” ve “non-heme”. “Heme” formundaki demir daha çok kümes hayvanları, balık ve dana eti gibi hayvansal proteinlerden gelir. Diğer yandan, “non-heme” demir ise baklagiller, yeşil yapraklı sebzeler ve kuru yemişler de dahil olmak üzere bitki kaynaklarından gelir. “Heme” formundaki demir, vücut tarafından kolayca emilir ve hayvansal ürünler içeren diyetlerde % 14 ila 18 oranında emilim sunar. Genellikle, vejetaryen diyetlerdeki demir kaynağı olan “non-heme” demirin emilimi ise yaklaşık olarak % 5 ila 12 arasındadır.

Anemi yaygın bir rahatsızlıktır ve her yaştan ve etnik gruptan, hem erkek hem de kadınlarda ortaya çıkabilir. Fakat bazı gruplar, diğerlerinden daha fazla demir eksikliği anemisi riski altındadır:

  • Doğurganlık çağındaki kadınlar
  • Hamile kadınlar
  • Yetersiz beslenen insanlar
  • Sık sık kan bağışlayan insanlar
  • Bebekler ve çocuklar, özellikle erken doğanlar
  • Vejetaryenler
demir-eksikligi-belirtirleri-nelerdir

Demir Eksikliği Belirtileri Nelerdir?

Demir eksikliği anemisinin belirtileri ilk başta çok hafif olabilir ve kişi onları fark etmeyebilir. Amerikan Hematoloji Derneği’ne (ASH) göre, çoğu insan rutin bir kan testi yaptırana kadar anemisi olduğunu fark etmez.

Orta ve şiddetli demir eksikliği anemisinin belirtileri şunlardır:

  • Genel yorgunluk
  • Zayıflık
  • Ciltte soluk renk
  • Nefes darlığı
  • Baş dönmesi
  • Bacaklarda karıncalanma ve uyuşma
  • Dilde şişme veya ağrı
  • El ve ayaklarda soğukluk
  • Kalp atışının hızlı veya düzensiz olması
  • Tırnakların kolay kırılması
  • Baş ağrısı

Demir Eksikliği Nelere Sebep Olur?

Çoğu demir eksikliği anemisi vakası hafif seyreder, komplikasyonlara neden olmaz ve kolayca tedavi edilebilir. Ancak anemi veya demir eksikliği tedavi edilmezse başka sağlık sorunlarına yol açabilir. Bunlar şöyle sıralanabilir:

demir-eksikligi-nelere-sebep-olur
  • Hızlı veya düzensiz kalp atışı: Kişi anemiye sahipse, düşük oksijen miktarını telafi etmek için kalp daha fazla kan pompalamak zorunda kalır. Bu da, kalp atışında düzensizliklere neden olabilir. Şiddetli vakalarda ise kalp yetmezliğine veya kalp büyümesine yol açabilir.
  • Hamilelik komplikasyonları: Ağır demir eksikliği vakalarında, erken doğum veya düşük doğum ağırlığı gibi sorunlar görülebilir. Çoğu hamile kadın, bu nedenle doğum öncesi hazırlık olarak demir takviyesi alır.
  • Bebeklerde ve çocuklarda gelişim bozukluğu: Önemli seviyede demir eksikliği olan bebekler ve çocuklar, büyüme ve gelişmede gecikme yaşayabilirler. Ayrıca enfeksiyonlara daha yatkın olabilirler.

Demir Eksikliğinin Tedavisi Nedir?

Demir eksikliği anemisinden korunmak için demir yönünden zengin gıdaların tüketilmesi ve demir takviyesi alınması gerekir. Ayrıca, demir takviyesi ve demir açısından zengin yiyeceklerin yanında ne yediğiniz de önemlidir. Demiri C vitamini açısından zengin gıdalarla birlikte tüketmek demirin vücuttaki emilimini artırır.

demir-eksikligi-tedavisi-nasıl-olur

C vitaminin aksine, kalsiyum ise demirin emilimini engeller. Demir takviyesiyle ve yüksek seviyede demir içeren besinlerle birlikte kalsiyum açısından zengin gıdalar tüketmek vücudun demir emilimini engeller. Bu nedenle, takviyelerin ve kalsiyum açısından zengin gıdaların demir ile birlikte tüketilmemesi önerilir.