Laktoz Hakkında

Laktoz konusunda aklında soru işareti olanlar Schüssler tuzlarının laktozsuz (düşük laktoz oranlı) versiyonunu kullanabilirler. Bu oranda bir laktozu laktoz intoleransı olanlar ve diyabet hastaları da problemsiz kullanabilir.
Laktoz aslında kullanımda bir problem çıkarmaz, hazmı çoğu zaman kolaydır. Çok hassas kişilerde güne yayılarak alındığında laktoz alınımı da parçalanarak alınmış olur. Toplumun % 15-20’sinde laktoz intoleransı bulunmaktadır. Bu gibi kişiler, diyabetliler gibi düşük laktoz oranlı olan Schüssler çiğneme tabletlerini kullanabilirler. 1:1 oranında laktoz içeren Schüssler tuzları gibi aynı oranda ve dozda kullanılırlar. Ama içerdiği izomalt sebebiyle hayvanlarda kullanılmamalıdır.

Dozun Sınırı

Dr. Schüssler mineral tuzları hakkında sürekli iddialar var; aşırı kullanılıyor diye. Buna bir örnek: 1 litre suda ortalama 1000 mg çözünmüş mineral madde vardır. Bir kişi Schüßler tuzları kullanarak 1g mineral madde alabilmesi için 1 ton Dr. Schüssler tuzları kullanması gerekir. Bununla birlikte potentizasyon ile birlikte inceltimin gücünün ne kadar olduğunu ve böylelikle de etkisini görüyoruz. Çünkü bu tür üretimle birlikte ancak mukoza üzerinden kana ve ekstraselüler sıvıya, ekstraselüler matrise „Pischinger odacıklarına“, resorbe edilmiş mineral moleküller yabancı olarak algılanmaz bilakis fizyolojik, homojen olarak algılanırlar. Özellikle de bu minerale noksanlığı olan hücre tarafından direk tanınırlar.

Mineral maddeler hiçbir zaman çok fazla olması ihtimali yoktur, ama laktozun vardır tabii ki.

Gıda Takviyeleri Aslında Ortomoleküler Tıp Kaynaklıdır

“Ortomoleküler tıp, OM” (Orto = doğru, iyi) kavramı ilk kez iki kez Nobel Ödülü alan 1968 Amerikalı bilim adamı Linus Pauling tarafından kullanılmıştır.

Prof. Pauling Ortomoleküler tıbbın tarifini şöyle yapmıştır:

„Ortomoleküler tıp (terapi) normalde vücutta bulunan ve sağlık için gerekli olan maddelerin konsantrasyonunun değişiminden kaynaklı olarak hastalıkların tedavisi ve sağlığın iyi bir şekilde korunmasıdır.‘‘

Ortomoleküler Tıpta Etkin Maddeler

Ortomoleküler tıbbın terapötik enstrümanları amino asitler, serbest yağ asitleri, vitaminler, mineraller, eser elementler ve sekonder bitkisel maddeler (sekonder metabolitler)’dir.Oluşmuş noksanlığı gidermek için hedefe yönelik olarak kullanılan (sıklıkla da yüksek doz) ve etkisini bu yönde gösteren gıda takviyeleri, beslenme bilimininde “biyomoleküller”, ortomoleküler tıpta ise ‘etkin maddeler‘‘ olarak bilinmektedir.

Ortomoleküler Tıbbın Ana Kuralları

  1. Ortomoleküler tıpta ana kural temelde, makro moleküler maddelerin, mineral malzemenin yoksunluklarının düzenlenmesidir.
  2. Noksanlıkların giderilmesi için, kim gıda takviyeleri kullanıyorsa sabırlı olması gerekir. Mineral noksanlıkları oluşması sıklıkla aylar, hatta yıllar sürer. Noksanlığın yoğunluğu ve durumuna göre noksanlıklar bir kaç gün içinde dengelenmeye başladığını göstermeye başlar ve 4-6 hafta içinde iyi sonuçlar verir. Sinir sisteminin rejenerasyonu için 6 ay – 1 sene gibi bir zamana ihtiyaç vardır. Bu da bize sinir sisteminin çok yavaş çalıştığını gösterir.
  3. Gıda takviyesi kompleksleri çoğunlukla kombine olarak kullanılmaları tek başına kullanılmalarından daha efektif. Metabolizma farklı biyokimyasal reaksiyonların iç içe girift bir şekilde ağ oluşturmasıdır. Burada herbir reaksiyon adımı spesifik bir enzim tarafından yönetilir. Her enzim ‚”kendi” vitamini, eser elementi veya etkin minerali tarafından yönetilir. Bu durum bir komplekstir ve tek tek kullanım yerine kombinasyon uygundur.
  4. Çok olan çok yardımcı olmaz. Uzun yıllarıdır, mikrobesinlerin tek ve yüksek doz kullanımı ‚‘farmakolojik‘‘ olarak etkili olduğu düşünülmekteydi. Ama bu artık sorun teşkil etmekte olduğu görülmüştür. İzole mikro besinlerin karşılıklı yüksek dozda kullanımında dezavantajları olduğu gibi, Beta-Karoten veya Vitamin E.

Kullanım dozu ve süresi için tavsiyeler

Genel bir kural olarak ürünlerin üç aylık bir dönem kullanımı tavsiye edilir.

Bu zaman zarfında vücudun % 20 lik bir ihtiyacını karşılayabilmek için Magnezyum noksanlığını günlük takviye ile giderebilmek için yaklaşık 350 mg (günlük gerekli miktar) ile desteklemek gerekir.

Ayırt edilebilmesi için miktar karşılaştırması (Ca, Mg, K) element – ve eser elementler (Fe, Cu, Mn, Cr vs.) olarak, onların güncel gerekli ihtiyaç miktarını 100 mg aşması veya farkı, hiç bir zaman biyolojik değeri göstermez.

Örneğin günlük krom ihtiyacı 200 mcg olarak aşılsa bile 200 gr şekeri metabolize etmek için organizmanın ne kadarını kullanıp kullanamayacağı durumunu ve kaç milyon kez miktar karbonhidrat ve şekere denk gelebileceğini bilemeyiz.

Her bir gıda maddesinin vücutta kendine has temel görevleri vardır ve bu görevler başka bir madde ile yerine getirilmez.

Schüssler Tuzlarının Ortomoleküler Tıp ile Bağlantıları

Mineral maddeler bir taraftan vücudu oluşturur ve bunun için oldukça fazla miktarda kullanılır. Örneğin kemiklerde kalsiyumun yapı taşı olarak kullanılması, ve onun yanı sıra fonksiyonel madde olarak kalsiyumun hücre içindeki metabolizmayı yöneten, kolloidal iyi dağıtılmış iyonları vardır.

Vücutta her mineral için bir fizyolojik oran vardır, hücre içi ve hücre dışı olarak. Bu oranı vücut sürekli oluşturmaktadır ve değer genelde metabolizma üzerinden hemen hemen aynı kalacak şekilde sağlanmaktadır.

Buna örnekler verelim:

Kalsiyum taşları: Örneğin. asit- baz dengesi hasarı sebebiyle ve artan asiditeyle birlikte kalsiyum hücre içinde asidi nötralize edebilmek için yoğun olarak tüketilmektedir. Bu durumda miktar olarak kullanılan kalsiyum seviyesi de hücre içi ve hücre dışı olarak fizyolojik orana ulaşılana kadar azaltılmaktadır (kemikler). Bu kalsiyum atılarak veya vücutta depolanarak kalsiyum gutu, kaburgalarda kireç köprüleri veya kalsiyum taşları oluştururlar.

Bu yüzden Schüssler biyokimyasında Nr. 2 Kalsiyum phosphoricum D6 yardımı ile kalsiyum taşlarının yıkımını sağlarız, çünkü hücre içi kalsiyum seviyesini arttırırsak, depo edilmiş kalsiyum tekrar entegre edilir dokulara.

Demir metabolizması: Demir vücut için emilimi zordur. Demir ürünleri kullanırken sıklıkla değerler iyi olurken, kullanımı bitirince değerler tekrar düşmeye başlar. Bunu eczanelerde de sıklıkla gözlemleriz. Tecrübeler bize gösteriyor ki, demir hücre içinde az bulununca fizyolojik değer olan hücre içi ve hücre dışı değerin dengesi yeterli seviyede değil demektir. Bu sebeple makro moleküler demir preparatları kullanırken mikro moleküler demir olan Schüssler tuzu Nr 3 Ferrum phosphoricum ile birlikte kullanarak her iki seviyede de demir değerlerinin çok çabuk normal normlara çıkar.

Modern biyokimya Schüssler dilinde makro minerallerin yapı taşları, mikro minerallerin fonksiyonel maddeler olarak kullanılması çok çabuk oluşmuştur.

Mineral ve eser elementlerin kolloidal dağılmış olan intraselüler alandaki miktarları ‚”Schüssler konusudur” ve Schüssler mineralleriyle noksan olan miktar yerine geri koyulmalıdır.

Makro seviye dediğimiz kalsiyum, potasyum, magnezyum, sodyum, silisyum gibi yapı taşı olan mineraller de göz ardı edilmemelidir. Özellikle de ileri seviye noksanlıklarda , kronik hastalıklarda minerallerin her iki seviyesini de birlikte ele almak çok önemlidir.

Bu gibi durumlarda minerallerin noksanlıklarını gıdalar ile yeterli olarak yerine koyulması gittikçe zorlaşmaktadır, çünkü sebze ve tahıl türlerindeki besin değerleri 10 yıl öncesine göre gittikçe azalmaktadır (10 yıl önce bir tabak olarak tükettiğimiz sebzeden aldığımız besin değerini bugün 6 tabak olarak tüketmemiz gerekmektedir.)

Depoları doldurmak – Sürdürülebilir sağlık

Makro ve mikro alan modeli önemlidir ve tecrübeler ile de büyümektedir.

Schüsslerlerde makro-mikro alan hakkındaki düşüncelerin temel yaklaşımlar öncelikle depoların durumu ile devam eder.

Vücuttaki makro-mikro alandaki fizyolojik dengelerin oluşturulması ve ona bağlı benzer müdahaleler ile birlikte etkili bir hastalık önleme ve koruyucu sağlık olanaklı olur.

Dr. Schüssler‘e göre minerallerin kombinasyonu ve Ortomoleküler Tıp sinerjik etki gösterirler. Bu başlık altında ne anlıyoruz?

Son yıllarda ki tecrübelere dayanarak çoğunlukla şunu görüyoruz ki, Schüssler mineralleri belirli alanlarda, özellikle de, ağır veya kronik noksanlık durumlarında gıda takviyesi ürünlerini birlikte kullanmak durumun ivedilikle giderilmesini sağlamaktadır.

Burada mikro/makro denge modelininde üzerinde bir terapötik sinerjik etki ortaya çıkmaktadır. Özellikle ürünlerin birlikte kullanımı desteği belirgin bir şekilde arttırdığına dair ortomoleküler alandan çok fazla geri bildirimler gelmektedir.

Burada söz konusu olan şey optimal bir çözüm yaratabilmek için ihtiyaç olan tüm gıda takviyelerini ve Schüssler tuzlarını göz önünde bulundurmak gerekir.

Dr. Schüssler biyokimyasal tuzları ve ortomoleküler gıda takviyelerinde önemli olan, farklı gıda takviyelerinin mikro mineral maddelerle kombinasyonu bütünsel fonksiyonların yönetimi açısından karşılıklı olarak eklenmesi gerekir.

Her Schüssler minerali vücutta çoklu görevleri vardır, bunları bu eğitimde ancak anahtar kelimeler olarak ele ala- bileceğiz. Böylelikle yuvarlak olarak her minerale uygun bir gıda takviyesi olan koordineli ortomoleküler madde kombinasyonu bulunmaktadır.

Dr. Schüssler mineral maddeleri uygun gıda takviyeleri ile kombinasyonu birbirlerinin karşılıklı olarak desteklerler ve sinerjik etki yaratırlar.